Kürdistan'da Özgün Siyasetin Parametreleri Üzerine
Kürtler, geçtiğimiz yüzyıl boyunca ve içinde bulunduğumuz yüzyılın yaşadığımız şu günlerine kadar özgürlüklerini ve egemenlik haklarını elde etmek noktasında, kesintiye uğrasa da sürekli kendini yenileyen bir mücadele içindedirler. Ağır bedellerin ödendiği bu mücadele, sonuçları itibariyle çok farklı değerlendirmelere tabii kılınabilir.
Bir zaviyeden bakıldığında başarılı; bir başka zaviyeden bakıldığında da başarısız olarak görülebilirler. Ki başarının kıstasının ne olduğuyla ilgili de farklı değerlendirmelerin yapılması ve farklı sonuçların görülmesi de doğal ve anlaşılırdır.
Bu hususta söylenecek en doğru ve belki de en makbul şey, Bütün bu mücadeleler sayesinde, Kürtler, tabii oldukları ağır asimilasyon ve imha politikalarına rağmen özgünlüklerini, kimliklerini ve kültürlerini sürdürebilme şansına sahip olduğu hususudur. Hiç tartışmaya mahal bırakmaksızın, Kürt hareketlerinin hepsinin ortak kazanımı, asimilasyona karşı direnme ve kendinin farkında olma bilincini Kürt halkına aşılamadır. Yok olmama ve kimliksel farkındalık şuurunun sürdürülmesi, taş üstüne taş koyan her Kürt hareketinin emeğinin sonucudur. Az ya da çok ortak bir emeğin sonucu olan bu kazanıma bir tek Kürt hareketinin sahip çıkması ya da bunu kendi hanesine yazdırması hakkaniyetli bir yaklaşım olmadığı gibi siyasal bir ahlakla ve siyasi vakarla da bağdaşmaz.
Bunun için Kürdistan'da ihtiyaç duyulan özgün siyasetin ilk parametresini, Kürt ve Kürdistan kazanımlarını halkın ortak kazanımının olduğunun teslim edilmesi, bu kazanımların hareketlerin mücadelesinin ortak emeği olduğunun kabulü, ikrarı ve buna saygı ile yaklaşılması oluşturur.
Kürdistan, bütün mirasına sahip çıkan ve bu mirası nesillere aktaran her siyasi, ictimai, kültürel ve sosyal hareketin saygı değer olduğunu bilen; buna inanan ve bunun üzerinden kendini inşa eden özgün bir harekete ve anlayışa teşnedir.
Bütünlüğünü yitirmek birbirine yabancı olma sonucunu doğurur. Kürtler birbirine yabancıdır. Her parçadaki Kürt birlikte yaşadığı diğer ulusları tanıdığı kadar birbirini tanıyamamaktadır. Yabancılaşma diyalogsuzluğu getirir. Diyalogsuzluk ta ön yargıları ve kamplaşmaları. Kürt hareketlerinin birbirinden kopuk oluşu diyalogsuz oluşunun temelinde de bu yatar.
Aynı parçadakilerin diğer parçadakilerle kurduğu diyalog birbiriyle sürtüşmeye, iç ihtilaflara ve hatta düşmanlaşmaya yol açıyor. Aynı parçadakilerin birbiriyle diyalogu çoğu zaman diğer parçadakilerle olan diyaloglarından daha geridedir. Bu sanırım Kürt siyasetinin kendine özgü başka bir özelliğidir. Özgün olduğu kadar üzücü ve ucbe düşürücü bir durumdur da.
Bunun için de Kürdistan, diyalogu esas alan öncelikle yakınından başlayarak diğer Kürt hareketlerine; siyasi, sosyal ve kültürel çevrelerin ve havzaların hepsine değinen onlarla tanışan, temas kuran, ilişki geliştiren bir ufka sahip siyasete ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla ikinci parametre, ilişkilenen, gelişen ve geliştiren bir mantıkla yol haritası çizen bir tutumdur.
Asırlar boyu devlet geleneğinden yoksun bir halkın, son asırda da dört parçaya bölünen coğrafyası -ki Rojhelat Kürdistanı 6 asırdır diğer parçalardan kopuk yaşıyor- Kürtler arasında her açıdan bütünlüğün zedelenmesine neden olmuştur. Bütünlüğünü yitiren bir halkın, ulusun parçaları kendi başına devletleşecek bir iradeyi ve gücü ortaya çıkarması oldukça güçtür. Ortaklaşacak bir mücadeleyi ortaya çıkarma konusunda da engellerin olduğu bir vasatta enerjilerini birleştirme şansları da yok mesabesindedir. Ancak bitirdiğimiz yüzyılın sonlarına doğru gerek Irakta Saddam rejiminin ortadan kalkması ve Irak'ın fiilen bölünmesi, gerekse de son 7 yıldır Suriye'de süren iç savaşın ortaya çıkardığı fiili durum Bu iki coğrafyadaki Kürt topraklarında ortaklaşacak bir mücadeleyi bil kuvve olarak (potansiyel) mümkün hale getirmiştir.
Mevcut fiili durumun ortaya çıkardığı bu imkana rağmen Kürt hareketlerinin hizibsel ve kısır yaklaşımları avantaj olan mevcut durumu dezavantaja çevirme riskini taşıyor. Öyle ki bu avantajın heba edileceği ihtimali, değerlendirilebilir olma ihtimalinden daha baskın görünmesi hiç de gerçekten kopuk bir endişe değildir.
Bu yüzden Kürt halkının ve Kürdistan coğrafyasının ihtiyacı olan özgün siyasetin üçüncü parametresi Hizibsel, örgütsel kazanımların üstünde olan, halk kazanımının öne çıkarılmasının şuuruna varma ve buna sadakatle bağlılıktır.
Kürdistan hareketlerinin hemen hepsi birbiriyle düşmanlık, husumet yaşamış hareketlerdir. Aralarında öldürmelere varan çatışmaların yaşadığını hepimiz bilmekteyiz. Şiddet sarmalına kolayca girmek Kürt hareketlerinin ortak zaafıdır. Bunun sebepleri üzerinde ayrıca konuşmak mümkündür. Ancak Kürdistan iç çatışmalarla zaman geçirmeye lüksü olmayan yeryüzünün birinci coğrafyasıdır dersek abartı sayılmamalıdır.
Kürdistan şiddetle arasına her koşulda mesafe koyan, şiddet mantığını çözüm listesinin dışında tutan bir siyasi zihne sudan, havadan daha çok muhtaçtır. Zira bu zihnin hayat bulması güçlenmesi her defasında dönüp dönüp ısırıldığımız deliğin ve gediğin kapanması anlamına gelir. Bu, Kürdistan hareketlerinin birbirine güven sorununa çare olacak en etkili yoldur. Ve Bu zihin Kürdistan'da iç ihtilaflar noktasında bir hakem kurulun tesisinde ilk adımı oluşturabilir. Emin olunan bir hareketin oynayacağı rol hayati derecededir. Dolayısıyla dördüncü parametre de Kürdistan'ın ve Kürtlerin şiddet sarmalına mahkum olmadığı gerçeğine sadakattir. Kürdistan'ın iç çatışmalara girmesinin önünde siper olma özelliğine haiz olmaktır.
Bu vesileyle Güncel bir konu olan Mazlum Der'in kapanması üzerine de bir kaç şey söylenebilir. Kürtler zihniyle, örgütlenme biçimiyle ve idari yapısıyla kendilerine has kurumlar oluşturma zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Toplama mantıkla ve yutkunmalarla, hayati önem taşıyan kurumların amaca hizmet etmesini beklemek gerçekçi değildir. Özgün ve bağımsız kuruluşların varlığı zamana bırakılmayacak kadar evleviyet arzetmektedir. Teorilerimizin hayatiyet bulması, ete kemiğe bürünür hale gelmesi açısından Mazlum Der tecrübesi artık bize bu alanda Kürtlerin kendi başına bir teşekkül oluşturmasını öğretmiş olmalıdır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.